Ana içeriğe atla

Kayıtlar

farkındalık etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Karanlık ve Aydınlık

Gözlerimiz kamera gibi neye çevirirsek ona odaklanır ve kaydeder. Herkesi görürüz de kendimizi görmekten aciziz. Özellikle de yüzümüzü görmek için başka araçlara ihtiyaç duyarız.  Bir olayı yaşarken o anın derinliği ve yükselen duyguların bulanıklığı içinde bazı şeyleri algılayamayabiliyoruz. Bulutlar biraz dağılınca zihnimiz netleşmeye başlıyor, biraz zaman biraz sakinlik ve uzaklaşmanın ardından doğru düşünmeye başlıyoruz.  Etraf karanlıkken göremeyiz, o an her şey korkunç ve belirsiz gelebilir. Ve o karanlığı kötü olarak adlandırırız. Kızarız, değiştirmek isteriz.  Aynı karanlık bazen saklanmak için iyidir. Bazen fotoğrafın güzelliğini ortaya çıkaran güzel bir fon olur.  Geceleri yeni güne hazırlayan perde olur. Uyuyup dinlenmek için, yeniden toparlanmak için vesile olur.  Işığın güzelliğini ve önemini anlamamız için zıddını görmeye ihtiyacımız vardır.  Aslında ışığı oluşturan karanlıktır. Karanlık olmasa aydınlık da olmazdı. Aydınlığın önemi...

Kaliteli dinlenme nasıl olmalı?

Zihnen ya da bedenen yorgun hissediğimizde dinlemek bize yeniden enerji verir, şarj olmamızı sağlar ve yeniden dengeye geliriz. Ancak kaliteli dinlenemediğimizde bir şeyler eksik gibidir. Bazen insanlar dinlendiğini zanneder ancak dinlenememiştir ve kalkıp yine işe koyulunca tükenmiş ve bitkin hisseder. Dinlenmek sadece yatmak ya da uyumak değildir. Ya da dinlenirken telefona bakmak zihnin aktif olmasına sebep olur. Her şeyde olduğu gibi dinlenmede de özenli olmak gerekir. İyi bir dinlenme nasıl olmalı? Aynı pozisyonda çalışıp bedenin katılaşması yorgunluğu arttırır. O yüzden ara verip esneme hareketleri yapmak; boynu, beli, bilekleri ve bedenin genelini esnetmek, hareket etmek aktif dinlenmedir ve yorgunluğu alır. Dengeli ve sağlıklı beslenmek. Aşırılıklardan kaçınmak. Kafein, şeker gibi bedeni yoracak etkenleri azaltmak. Su alımına ve nefes almaya özen göstermek. Masaj yaptırmak Duş almak Sevdikleriyle, arkadaşlarla görüşmek ve sosyalleşmek Yalnız kalmak. Bazen arkadaşlarla fa...

Bırak Yağmur Yıkasın Seni

 Sıcak bir sabaha uyanmışken bir anda başlayan ferahlatıcı yağmuru izliyorum şimdi. Başka bir konuda yazmak için oturmuştum ancak yağmurun hatırlattıklarıyla şöyle bir geçmiş turu yapıp geldim. En iyisi bu konuyu yazayım dedim. Eskiden yağmuru çok severdim. Yağmur yağdığında içimdeki hüzünleri, hazretleri, ağlama hissini sanki benim yerime ağlayıp onlar giderirdi. İçime su serptin deyimi de böyle bir hali anlatıyor olmalı. O sıralar yağmur içime su serperdi. Karadeniz’de yaşadığım için de bol bol yağmurla buluşurdum. Sonra Karadeniz’in bir köşesinde olsa da o kadar yağmur almayan Karabük’te çalıştım. Oranın havası kuru ve sert. Yazın yeşil ve güzel olsa da sonbahar ve kışta kurak bir iklime dönüşüyor. Fabrikanın savurduğu tozlar da her yere saçılıp is bırakıyor. Balkonlar hemen kirlenirdi. Açık camlardan giren siyah tozlar evi kaplardı. İnsanların cildini, burnunu kaplayıp kurutan tozları da tahmin edersiniz. İş yerinde küçük bir mescit vardı. Önde erkeklerin bölümünde pencere vard...

Yazı Yazarken Faydalı Olacak Bir Kaç Tavsiye

Yazı yazarken yaşadıklarımı ve süreçte iyi gelen tavsiyeleri paylaştığım yazımı okumak için linke tıklayınız. medium yazılarım

Kendini bulma yolculuğu

İnsanın kendine yolculuğu öylesine derin ki nereden nereye varacağını kestirmek hiç de kolay olmuyor. Yola çıkarken bazen derin bir karanlık beliriyor korkmadan adım atabilirsen karşına sürprizler çıkıyor. Ya da yolun sonundaki ışığı görüp hevesle ilerliyorsun ama bir türlü ışığa yaklaşamıyorsun. Her halükarda gidilecek yol belirsizliklerle ve sürprizlerle dolu. İlerlemek cesaret gerektiriyor. Yolu seçen sen olsan da bazen başkalarına kızıyorsun. Kendine kızdığını görmediğin, kendini suçladığını fark etmediğin uzun yolculuğun sonunda özrü de sevgiyi de kendine sunman gerektiğini fark ediyorsun. En çok sevmen gereken insan oyalandığın yerlerde değilmiş, en çok dinlemen gereken insan uzaklarda değilmiş. Senden sana gelmen yıllar alıyor bazen. Onca yolculuk, tüm gelgitler senin kendine gelmen içinmiş. Tüm sorunlar sorulardan doğarmış. Ne sorular geldi geçti, ne günler karanlıktan aydınlığa döndü. Sen aynı kişi değilsin. Hiç aynı olmadın ki. Seni senin istediğin şekilde bilsinl...

Geçip giden zamanları hu huu bir yerlerde bulsak

Bugün arkadaşım yıllar önce ona yazdığım bir notun resmini gönderdi. Geçmişten gelen bir duygu ve bugün gördüğümde iki anın toplamından ortaya çıkan duygular. Geçip gidenleri özlemek mi, değişmeyen bir şeyler olduğunu görmek mi, her şeye rağmen yaşıyoruz düşüncesi mi? Nedir insana eski bir nottan gelen ruh halini yaşatan. Notu yazan bendim, saklayan o. Anıları severim, anılar bırakmayı da severim. Yıllar geçse de orada kalan güzellikler ışığını saçar. Bir yandan da hüzün katar her geçen yıla. Son yıllarda o kadar şey değişti ki. Hayatımdan gidenler, katkı olanlar, içimden geçip gidenler ve ben diyorum hâlâ. O eski ben ve şimdiki ben arasında dağlar var. İnsan önce kendini olabileceği her hali kucaklayarak kadar sevebilmeli ki etrafındakileri de kucaklayabilsin. Neleri aştık, ne dağlar yol oldu, ne dereler topraklarla doldu, ne ulaşılmazlara ulaştık, ne yakınlar uzak oldu. Her şeye rağmen yaşamak güzel. Anlatacak hikayelerim bitmedi henüz... Candan Erçetin'in şarkısı gel...

Rutin bir hayat neler getirir?

Sürekli aynı saatlerde aynı şekilde yapılan şeyler zamanla yataylık, durağanlık getirir. Yatay negatiftir ve uzun süre negatifin devam etmesi kişinin hayatına pozitifi çeker. Aşırıya gidilen konuda zıddı doğmaya başlar. Pozitif; aktif, hareketli olandır. Bu hareket bir kaza, kayıp, iflas, ani bir olay ve öfke olabilir. Uzun süre harekete geçemeyen, bir yönü yatayda kalan kişiler kendisini öfkelendirecek olay ve kişileri hayatına davet eder. Her sabah kahve içen bir insan zamanla bunu otomatik şekilde yapmaya başlar. Rutine girer, durağanlık oluşur. İstemese de alışkanlık oluştuğu için içmek zorunda kalır. Bu durum zamanla keyif vermemeye başlar. İşleri planlı, disiplinli yapmak güzeldir ancak aynılık yataylık getirir. Ara sıra küçük değişiklikler yapmak, farklı perspektifler katmak, tat katacak yenilikler yapmak rutini bozacaktır. Namazın saatleri her gün değişir. Her namazı aynı kılmamak, her seferinde yenilenerek kılmak gerekir. Saatlerini bile takip etmek yenilik katıyor...

Çocukken Seyrettiklerini farkındalıkla dönüştürebilirsin

Bir kız çocuğu düşünün, doğduğu evde kurban hisseden bir anne var, yaşadığı yer, evliliği, imkanları nedeniyle annesini, babasını suçluyor, eşini suçluyor. Seçim ve onay hakkı yokmuş gibi dışarıyı suçlayarak şikayet ediyor. Benzer şekilde etraftaki ebeveynlerin de başkalarını suçladığını seyrediyor. Devleti, çevredekileri, aileleri, kurumları, dünyayı beğenmiyor ve şikayet ediyorlar. Küçükken seyrettiği dünya böyle olunca o da başlıyor her şeyde dışarıyı suçlamaya. Çocukken onun için seçimler yapan, onun yerine karar veren ailesini suçlayarak kendi iradesini görmezden geliyor. Büyüdüğünde de bu hali bırakamazsa ve idrak edemezse ebeveynleri gibi dışarıyı suçlayan ve seçimlerinin sorumluluğunu almayan birine dönüşüyor. Sonra çocukları oluyor ve biliyor ki büyüyünce çocukları da onu suçlayacak. O yüzden tüm önlemleri alıp çocukları için fedakarlıklar yapıp gelecekte suçlanmamak, pişman olmamak için her şeyi kontrol altına almaya çalışıyor. Yaşadığımız her olay kendi onayımızl...

İnandığın Kadarını Yaşarsın

Değişime inanabildiği ölçüde değişiklikler oluyor insanın hayatında. Bazen öyle uzun geliyor ki yaşadıkları, hiç bitmeyecek, değişmeyecek zannediyor. Elinden bir şey gelmezmiş gibi. Kendini de şartları da yetersiz görme eğilimi oluyor. Bu durumda çaresizlik artıyor. Kendi görebildiği dar dünyada sıkışıp kalıyor. Dünyasının dışına çıkıp bakması pek de kolay olmuyor. Oysa geniş açıdan bakabildiğinde nelerin ona duvarlar ördüğünü görebilir ve bir anda her şey değişebilir. Fazla düşünerek hayatı karmaşık hale getirebiliyor insan. Bazen daha basit düşünen, çok kurcalamayan için değişim daha kolay oluyor. Çok bilmek de yük olabiliyor. Bildiği şartlara bağlıyor. Bilmediğine kapalı olabiliyor. Bildiklerini bir kenara bırakıp yeniyi alabilen için yenideki deneyimleri almak daha kolay ve keyifli oluyor. Kasların geliştirildiği gibi konfor alanından çıkmak için de adım adım ilerleyip kaslarını geliştirebilir insan. Değişmek gerekli mi? Evet. Her şey değişim halinde. Hayat durağanlığı ...

Couple on the Backtrack - Kore dizisi

Hayatları yolunda gitmeyen evli bir çiftin bir anda değişen hikayesini anlatan güzel bir dizi: Choi Ban -do; çocuğuyla ilgilenirken kendini unutmuş, yorgun, yıpranmış, değersiz hisseden bir kadın.  Ma Jin -ju; değersiz hissettiği bir işte çalışan, evde anlaşılamadığını düşündüğü için kendini işe yaramaz hisseden, hayatı yorucu ve zor olan bir adam.  İkisi için de hayat fazlasıyla zorken birbirine karşı ördükleri duvarlar gerçekleri görmelerini, iletişim ve empati kurmalarını zorlaştırır.  Ağır gelen sorumlulukların yüküyle ve birikmiş yoğun duygularla boşanmaya karar verirler. Öfkeli, üzgün, çaresiz bir halde kendi dünyalarına çekilmişken bir anda her şey değişir.  2017 yılından 1999 yılına geri giderler. 18 yıl öncesinde 20 yaşında gençler olarak kendi ailelerinin evlerinde uyanırlar. Her şey değişmiş, pişman oldukları hayatları silinmiş, baştan başlama fırsatı bulmuşlardır. Hani deriz ya şimdiki aklım olsaydı. Tam da öyle oluyor. 38 yaşındaki akıllarıy...

İçimizdeki alem

İçimizde duyulmayı, görülmeyi bekleyen hediyeler gizli. Bazıları karanlıklarda, boşluklarda, bazıları doluluğun içinde gizli. Herkesin kendine özgü alemi var, içerideki hazineleri görmek kendine bağlıdır. Başkası bizim içimizdeki dünyaya erişemez, destek olur, yol gösterir ama kalbimizin derinliklerinin anahtarı kendimizdedir. Herkes kendi içindeki mağaralardan mesuldür.  İnsan bazen uzaklarda arıyor, uzaklaştıkça boşluğun arttığını fark etmeyebiliyor. Bir an gelip de kendine doğru yolculuğa çıkarsa işte o zaman boşlukları dolduranın yakınlık olduğunu, içindeki alemde gizli hazineler olduğunu görmeye başlıyor.  Gördüğümüz her şeye, yaşadığımız her olaya duygularımızı katarız. Sonra dönüp baktığımızda duygular yön verir nasıl tepki vereceğimize. Duygu; anı yavaşlatır, uzatır. Duygular olmasaydı hızlıca, fark etmeden geçip giderdi zaman. Durup düşünmemizi, yavaşlamamızı sağlayan duygularımız bazen bize çok ağır gelir, bazen kuş gibi hafif oluruz. Otobüsle giderken hı...

Nasıl bakarsan öyle görürsün

Her sabah gördüğüm o manzara bugün bir başka güzel. Her gün güneş doğsa da her gün göremiyoruz onu. İçimiz kıpır kıpırken, güzel gelişmeler olunca, piknik, gezi ve manzara seyri söz konusu olunca o günün güneşi de ayrı parlıyor. Bugün camdan daha bir ayrıntılı baktım. Dünkü gördüğüm yer değilmiş gibi. Usulca seyrettim etrafta olanları. Okuldan gelen çocuk sesleri, sokaktan yükselen her bir ses, yeşil ve mavinin büyüleyici tonları bugün her zamankinden farklıydı. Ben farklıydım çünkü. Fotoğraf çeker gibi, video kaydeder gibi baktım uzun uzun. Yeni bir şehire gelmişim gibi. Yeniden baktım sıradan gördüğüm her şeye... Her şey daha bir anlamlı, daha bir uzak ve uzak olduğu kadar da yakın geldi. Çok tanıdık, bir o kadar da yabancı... Dışarıya açılan pencerem puslu olunca puslanıyor her yer. Bir söz vardı bir takvimde; penceresi kadar düşer bir eve ayın ışığı. O gün gözlerimin kalbimi yansıtmasına ve ruhumun sesini duymasına izin verdim. Hayır uzağa gitmedim. Her şey yerli yerind...

İnsan davranışı neye göre şekillenir?

 İnsanın hayatında büyük öneme sahip olan  0- 6 yaş dönemi kişiliğimizin ve dünya görüşümüzün büyük oranda şekillendiği dönemdir. Bu dönemin öncesinden biz aktarılan bilgileri de alarak yolculuğa başlarız. Doğumla beraber artık hayatın içinde rol alarak öğrenmeye başlarız. Deneyip yanılarak, başkalarını gözlemleyerek pek çok konuda bilgi ediniriz. Anne ve babamız ilk rol modellerimizdir. Onların birbiriyle olan ilişkisi ve bizimle olan etkileşimi insanların ilişkisi hakkında bir şablon oluşturmamıza ve herkesi buna göre etiketlememize neden olur. Ne kadar çok insanla muhatap olursak o kadar çok gözlem yapıp kıyaslama fırsatımız olur. Ama bu bilgiler subjektif ve yanlış değerlendirmeye açık oluyor. Olumsuz ortamda büyüyen çocukların edindiği tecrübeler pek de iç açıcı olmuyor ve ileride karşısına çıkacak insanlarla nasıl iletişim kuracağını bu ilk deneyimleri belirliyor. Örneğin; babası annesine sürekli hakaret eden, ezen, değer vermeyen bir evde büyüyen çocuk. Şu tür inançlar ...

Hayatın Algoritması

Bizim seçimlerimiz, bakış açımız ve attığımız adımlarla şekilleniyor hayatımız. Bu bizim yaşadığımız her şeyin suçlusu olduğumuz anlamına gelmez. Ancak hayatımızın sorumluluğunu almamız gerektiğini gösterir. Sosyal medyada hangi konuda arama yapsak ya da hangi etiketleri kullanarak paylaşım yapsak karşımıza o konuya yönelik kaynaklar çıkar.  Hangi konuyla ilgilendiysek onunla ilgili reklamlar ve seçenekler sunulur. Baktıkça daha fazlası gelir. Bunu güzel kullandığımızda çok güzel imkanlar açılır önümüze. 

Sahip olduklarının Farkında mısın?

Bir akşamüstü kitabını, çayını alıp oturabiliyorsan, içindeki çalkantılara, dışarıdaki fırtınalara rağmen kitabın sayfalarında huzuru bulabiliyorsan şükredeceğin çok şey var demektir. Son yıllarda değişen yaşantıların ve medyanın etkisiyle huzuru koruyabilmek giderek zorlaşmakta. Genel olarak bir huzursuzluk hakim. Sanki medyada görülenler gerçekmiş ve orada görülen bir kaç görüntüdeki mutluluk her anlarını ifade ediyormuş gibi geliyor izleyenlere. Oysa medyada yer alan her şey kurgu, gerçeği değiştirerek, bazı kısımlarını keserek paylaştıkları için tam olarak gerçeği yansıtması beklenemez.

Depresyon ve Tedavisi

 Kişinin kendini iyi hissetmemesi, ümitsiz, boş ve çaresiz bir ruh haline girmesi, yapmaktan hoşlandığı şeyleri ya da yeme, içme gibi sıradan günlük aktivitelerini dahi yapacak gücü kendinde bulamaması, yorgunluk hali olarak tanımlanan  depresyon , kişinin hayatını etkilediği gibi etrafındakilerle ilişkilerini de etkilemektedir.