Ana içeriğe atla

İçimizdeki alem

İçimizde duyulmayı, görülmeyi bekleyen hediyeler gizli. Bazıları karanlıklarda, boşluklarda, bazıları doluluğun içinde gizli. Herkesin kendine özgü alemi var, içerideki hazineleri görmek kendine bağlıdır. Başkası bizim içimizdeki dünyaya erişemez, destek olur, yol gösterir ama kalbimizin derinliklerinin anahtarı kendimizdedir. Herkes kendi içindeki mağaralardan mesuldür. 
İnsan bazen uzaklarda arıyor, uzaklaştıkça boşluğun arttığını fark etmeyebiliyor. Bir an gelip de kendine doğru yolculuğa çıkarsa işte o zaman boşlukları dolduranın yakınlık olduğunu, içindeki alemde gizli hazineler olduğunu görmeye başlıyor. 

Gördüğümüz her şeye, yaşadığımız her olaya duygularımızı katarız. Sonra dönüp baktığımızda duygular yön verir nasıl tepki vereceğimize. Duygu; anı yavaşlatır, uzatır. Duygular olmasaydı hızlıca, fark etmeden geçip giderdi zaman. Durup düşünmemizi, yavaşlamamızı sağlayan duygularımız bazen bize çok ağır gelir, bazen kuş gibi hafif oluruz.
Otobüsle giderken hızlıca gidersek manzarayı, ayrıntıları göremeyiz, keyif de alamayız. Ancak yavaş giderken yolda detayları, güzellikleri görür, tat alarak, inceleyerek hafızamıza işleriz. 
Hayatı da öylesine hızlı, dikkat etmeden, bize verdiği mesajları görmeden geride bırakırsak bize özel sunulan hediyeleri, öğretileri kaçırmış, geciktirmiş oluruz. Zamanında alamadığımız öğretiler farklı olaylarla yine bize sunulur. Biz almakta direndikçe daha katı daha şiddetli olmaya başlar. 

Şimdi nefes alarak ya gözlerimizi kapatıp ya da dışarıdaki her şeyi yavaşça seyrederek beden ve ötesindeki varlığımızın bize sunduğu mesaj ve halleri almaya başlayabiliriz. Bilmek yetmiyor hissetmek ve içinde bulunulan hali yaşamak çok kıymetli. O an sunulan neyse ondan kaçmadan, savaşmadan duyularımızla içeriye almak, olanı kucaklamak bize bildiğimizin ötesinde kapılar açacak. Olanı sevgiyle kabul ederek tatla buluşmak, buluştuklarımızdan memnun olmak dileğiyle... 


Yorumlar