Bir kız çocuğu düşünün, doğduğu evde kurban hisseden bir anne var, yaşadığı yer, evliliği, imkanları nedeniyle annesini, babasını suçluyor, eşini suçluyor.
Seçim ve onay hakkı yokmuş gibi dışarıyı suçlayarak şikayet ediyor. Benzer şekilde etraftaki ebeveynlerin de başkalarını suçladığını seyrediyor. Devleti, çevredekileri, aileleri, kurumları, dünyayı beğenmiyor ve şikayet ediyorlar.
Küçükken seyrettiği dünya böyle olunca o da başlıyor her şeyde dışarıyı suçlamaya. Çocukken onun için seçimler yapan, onun yerine karar veren ailesini suçlayarak kendi iradesini görmezden geliyor. Büyüdüğünde de bu hali bırakamazsa ve idrak edemezse ebeveynleri gibi dışarıyı suçlayan ve seçimlerinin sorumluluğunu almayan birine dönüşüyor.
Sonra çocukları oluyor ve biliyor ki büyüyünce çocukları da onu suçlayacak. O yüzden tüm önlemleri alıp çocukları için fedakarlıklar yapıp gelecekte suçlanmamak, pişman olmamak için her şeyi kontrol altına almaya çalışıyor.
Yaşadığımız her olay kendi onayımızla, herkesin onayıyla ve Allah'ın onayıyla gerçekleşiyor. Onaylanmayan hiçbir şey başımıza gelmez. Çocuklarımızın kendi yaşaması gereken olaylar ve haller var. Onların tekamülüne müdahale ettiğimizde bizim de hayatımıza müdahele edenler çıkar. Çocuk şunu yaşamasın, başıma şu gelmesin diye aşırı kontrol etmek hayat sistemine ve geleceğe müdahale etmektir. Aşırı kontrol ve müdahale yorucu ve zorlayıcı olur. Bizim sorumluluğumuz olmayan yükleri aldığımızda suçluluk hissederiz.
Seyrettiklerine, sana sunulanlara yeniden bak. Şu an sana sunulan imkanlara, duygulara, hallere, durumlara bak. Beğenmediğin, değiştirmek istediğin şeyler hemen değişsin diye ısrar etmeden sadece neden bunların sana seyrettirildiğine bak. Hayatın matematiği muhteşem bir şekilde işliyor. Boşu boşuna bir şey sunulmaz insana. Değiştirmek yerine bu bana ne anlatıyor, hangi yarama dokunuyor, neyi görnem gerekiyor diye bak. Yeniye yeniden bak yenilen.
Yorumlar
Yorum Gönder