
Usulca perdeyi araladı genç kadın, dışarıdan gelen esintinin verdiği huzuru içine çekti. Sevgi bekleyen küçük kedicikle göz göze geldi. Sevgiyle baktı...
Daha bir yıllık evliydi, özenle seçtiği perdeler, severek seçtiği eşyalar ona umut veriyordu. Güzel anılar biriktirmeliydi. Güle güle eskitmeliydi. Derin düşüncelere dalmış gülümserken içeriden gelen bebeğinin sesiyle irkildi. Zaman ne kadar da hızlı geçiyordu. Daha dün karnındaydı şimdi hayatının her anı haline gelmişti minik bebeği. O da büyüyecek yıllar sonra bu eve, eskiyen eşyalara, hatıralara, gidenlere, geçen zamana bakıp derin düşüncelere dalacaktı. Öyle değişik bir dünyaydı bu işte...
Zaman geçiyordu. Umutla atılan adımlar, yaşananlar, şimdiler ne de çabuk dünlere dönüşüyordu.
Biraz önce dediğimiz zaman dilimi bile eskide kaldı. Elimizde olan tek an; "şimdi"... Onu en güzel şekilde değerlendirmek bizim elimizde, geçen zamanı hiçbir şey geri getirmiyor.
Eski bir ev, eski anılar, eski yaşanmışlıklar bir zamanlar hiç eskimeyecek gibi parıldarken şimdi içinde bir yığın hatıra barındıran değerli anılar olarak kalıyor.
Hüzün veriyor, düşündürüyor, bir yerelere götürüyor anılar, kimisi de özlem, sevinç, azim verse de geçmişte kalmasının verdiği derin duygular sarıyor insanı.
Geri gelmez günlere, dünlere, eski zamanlara duygular yükleyip beklenti içinde olmaktansa onları güzelce uğurlayıp yarına neler bırakacağımıza bakalım, bugüne odaklanalım.
ŞİMDİ; elimizden gelenin en iyisini yapma, yanımızda olanlarla en verimli şekilde ilgilenme, zamanı en iyi şekilde değerlendirme vakti. Şimdiyi kaçıranlar için dünya daha yaşanılmaz bir yer. Dünler pişmanlık, yarınlar sıkıntı veren anlar olarak şekillenir gözünde. Zaten dünya hayatı bakış açımızla orantılı bir alem. Elimizde olanın kıymetini bilmek dileğiyle 🙂 🌹
Yorumlar
Yorum Gönder