Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kendini bulma yolculuğu

İnsanın kendine yolculuğu öylesine derin ki nereden nereye varacağını kestirmek hiç de kolay olmuyor. Yola çıkarken bazen derin bir karanlık beliriyor korkmadan adım atabilirsen karşına sürprizler çıkıyor. Ya da yolun sonundaki ışığı görüp hevesle ilerliyorsun ama bir türlü ışığa yaklaşamıyorsun. Her halükarda gidilecek yol belirsizliklerle ve sürprizlerle dolu. İlerlemek cesaret gerektiriyor. Yolu seçen sen olsan da bazen başkalarına kızıyorsun. Kendine kızdığını görmediğin, kendini suçladığını fark etmediğin uzun yolculuğun sonunda özrü de sevgiyi de kendine sunman gerektiğini fark ediyorsun. En çok sevmen gereken insan oyalandığın yerlerde değilmiş, en çok dinlemen gereken insan uzaklarda değilmiş. Senden sana gelmen yıllar alıyor bazen. Onca yolculuk, tüm gelgitler senin kendine gelmen içinmiş. Tüm sorunlar sorulardan doğarmış. Ne sorular geldi geçti, ne günler karanlıktan aydınlığa döndü. Sen aynı kişi değilsin. Hiç aynı olmadın ki. Seni senin istediğin şekilde bilsinl...

Geçip giden zamanları hu huu bir yerlerde bulsak

Bugün arkadaşım yıllar önce ona yazdığım bir notun resmini gönderdi. Geçmişten gelen bir duygu ve bugün gördüğümde iki anın toplamından ortaya çıkan duygular. Geçip gidenleri özlemek mi, değişmeyen bir şeyler olduğunu görmek mi, her şeye rağmen yaşıyoruz düşüncesi mi? Nedir insana eski bir nottan gelen ruh halini yaşatan. Notu yazan bendim, saklayan o. Anıları severim, anılar bırakmayı da severim. Yıllar geçse de orada kalan güzellikler ışığını saçar. Bir yandan da hüzün katar her geçen yıla. Son yıllarda o kadar şey değişti ki. Hayatımdan gidenler, katkı olanlar, içimden geçip gidenler ve ben diyorum hâlâ. O eski ben ve şimdiki ben arasında dağlar var. İnsan önce kendini olabileceği her hali kucaklayarak kadar sevebilmeli ki etrafındakileri de kucaklayabilsin. Neleri aştık, ne dağlar yol oldu, ne dereler topraklarla doldu, ne ulaşılmazlara ulaştık, ne yakınlar uzak oldu. Her şeye rağmen yaşamak güzel. Anlatacak hikayelerim bitmedi henüz... Candan Erçetin'in şarkısı gel...

Rutin bir hayat neler getirir?

Sürekli aynı saatlerde aynı şekilde yapılan şeyler zamanla yataylık, durağanlık getirir. Yatay negatiftir ve uzun süre negatifin devam etmesi kişinin hayatına pozitifi çeker. Aşırıya gidilen konuda zıddı doğmaya başlar. Pozitif; aktif, hareketli olandır. Bu hareket bir kaza, kayıp, iflas, ani bir olay ve öfke olabilir. Uzun süre harekete geçemeyen, bir yönü yatayda kalan kişiler kendisini öfkelendirecek olay ve kişileri hayatına davet eder. Her sabah kahve içen bir insan zamanla bunu otomatik şekilde yapmaya başlar. Rutine girer, durağanlık oluşur. İstemese de alışkanlık oluştuğu için içmek zorunda kalır. Bu durum zamanla keyif vermemeye başlar. İşleri planlı, disiplinli yapmak güzeldir ancak aynılık yataylık getirir. Ara sıra küçük değişiklikler yapmak, farklı perspektifler katmak, tat katacak yenilikler yapmak rutini bozacaktır. Namazın saatleri her gün değişir. Her namazı aynı kılmamak, her seferinde yenilenerek kılmak gerekir. Saatlerini bile takip etmek yenilik katıyor...

Çocukken Seyrettiklerini farkındalıkla dönüştürebilirsin

Bir kız çocuğu düşünün, doğduğu evde kurban hisseden bir anne var, yaşadığı yer, evliliği, imkanları nedeniyle annesini, babasını suçluyor, eşini suçluyor. Seçim ve onay hakkı yokmuş gibi dışarıyı suçlayarak şikayet ediyor. Benzer şekilde etraftaki ebeveynlerin de başkalarını suçladığını seyrediyor. Devleti, çevredekileri, aileleri, kurumları, dünyayı beğenmiyor ve şikayet ediyorlar. Küçükken seyrettiği dünya böyle olunca o da başlıyor her şeyde dışarıyı suçlamaya. Çocukken onun için seçimler yapan, onun yerine karar veren ailesini suçlayarak kendi iradesini görmezden geliyor. Büyüdüğünde de bu hali bırakamazsa ve idrak edemezse ebeveynleri gibi dışarıyı suçlayan ve seçimlerinin sorumluluğunu almayan birine dönüşüyor. Sonra çocukları oluyor ve biliyor ki büyüyünce çocukları da onu suçlayacak. O yüzden tüm önlemleri alıp çocukları için fedakarlıklar yapıp gelecekte suçlanmamak, pişman olmamak için her şeyi kontrol altına almaya çalışıyor. Yaşadığımız her olay kendi onayımızl...

İnandığın Kadarını Yaşarsın

Değişime inanabildiği ölçüde değişiklikler oluyor insanın hayatında. Bazen öyle uzun geliyor ki yaşadıkları, hiç bitmeyecek, değişmeyecek zannediyor. Elinden bir şey gelmezmiş gibi. Kendini de şartları da yetersiz görme eğilimi oluyor. Bu durumda çaresizlik artıyor. Kendi görebildiği dar dünyada sıkışıp kalıyor. Dünyasının dışına çıkıp bakması pek de kolay olmuyor. Oysa geniş açıdan bakabildiğinde nelerin ona duvarlar ördüğünü görebilir ve bir anda her şey değişebilir. Fazla düşünerek hayatı karmaşık hale getirebiliyor insan. Bazen daha basit düşünen, çok kurcalamayan için değişim daha kolay oluyor. Çok bilmek de yük olabiliyor. Bildiği şartlara bağlıyor. Bilmediğine kapalı olabiliyor. Bildiklerini bir kenara bırakıp yeniyi alabilen için yenideki deneyimleri almak daha kolay ve keyifli oluyor. Kasların geliştirildiği gibi konfor alanından çıkmak için de adım adım ilerleyip kaslarını geliştirebilir insan. Değişmek gerekli mi? Evet. Her şey değişim halinde. Hayat durağanlığı ...

Couple on the Backtrack - Kore dizisi

Hayatları yolunda gitmeyen evli bir çiftin bir anda değişen hikayesini anlatan güzel bir dizi: Choi Ban -do; çocuğuyla ilgilenirken kendini unutmuş, yorgun, yıpranmış, değersiz hisseden bir kadın.  Ma Jin -ju; değersiz hissettiği bir işte çalışan, evde anlaşılamadığını düşündüğü için kendini işe yaramaz hisseden, hayatı yorucu ve zor olan bir adam.  İkisi için de hayat fazlasıyla zorken birbirine karşı ördükleri duvarlar gerçekleri görmelerini, iletişim ve empati kurmalarını zorlaştırır.  Ağır gelen sorumlulukların yüküyle ve birikmiş yoğun duygularla boşanmaya karar verirler. Öfkeli, üzgün, çaresiz bir halde kendi dünyalarına çekilmişken bir anda her şey değişir.  2017 yılından 1999 yılına geri giderler. 18 yıl öncesinde 20 yaşında gençler olarak kendi ailelerinin evlerinde uyanırlar. Her şey değişmiş, pişman oldukları hayatları silinmiş, baştan başlama fırsatı bulmuşlardır. Hani deriz ya şimdiki aklım olsaydı. Tam da öyle oluyor. 38 yaşındaki akıllarıy...

Gece Yarısı Kütüphanesi Kitap tavsiyesi

Nora Seed üst üste yaşadığı zorlukların ardından işsiz kalır, umutları azalır, kendini işe yaramaz hisseder, kedisinin ölümüyle yalnızlığı daha da artar ve o gece intihara kalkışır. İşte o anda hayatında farklı pencereler açılmaya başlar. Yaşamla ölüm arasında bir kütüphanede bulur kendini. Sonsuz hayatlardan seçim yapıp istediği hayatı yaşayabileceği söylenir. İnanmaz ve umutsuzdur. Onun için iyi bir hayatın olabileceğine inanmaz. Pişmanlıklarından oluşan bir kitap verilir eline. İşte orada hayat boyu pişman olduğu küçük büyük her şey yazılıdır. Onları görmek ağır gelir ve bir daha bakmak istemez. Sonra seçim yapar. Pişman olduğu bir ana gider oradan itibaren yaşamaya başlar. Eğer gittiği hayatta hayalkırıklığı yaşarsa kütüphaneye geri döneceği söylenir. Ve yaptığı bir sürü seçimin hayalkırıklığı ile sonuçlandığına şahit oluruz. Gittiği hayatlarda kendini ait hissedemez, bir seçim iyi hissettirse de başka bir alanda pişman edecek gelişmeler olur. Her seferinde hayalkırıklı...