Ana içeriğe atla

Olumsuzluklara fırsat verme


Bir düş kırılırken ne kadar ses çıkarır, peki ya bir kalp parçalarını ne kadar saklayabilir, bir yıkılış ne kadar aşağıya çeker, bir acı ne zamana kadar peşimizi bırakmaz, bir anı kaç yıl yaşar, bir yaşama kaç ölüm sığar...





Sustukça çoğalır içimizde duygu ve düşünceler. Sormazsak bilemeyiz. Hep kendi kafamızda bulduğumuz cevapların sınırlarını zorlamaya çalışırız.









Ne yaparsak yapalım bir başkasının kafasındakileri, duygularını, korkularını, biriktirdiklerini, kendi bakış açımızla ya da önyargılarımızla anlayamayız. Sormadan, dinlemeden iletişim kurduğumuzu zannederek bir yığın sorunu derin çukurlara gömeriz. Zamanla çukur derinleşir. Anlamak ve anlaşılmak zorlaşır.





Başkasını anlamanın en güzel yolu onun kendisini açmasına, anlatmasına izin vermektir.









Bizim başkaları hakkında fikirlerimiz yani kanılarımız ve önyargılarımız ilk gördüğümüz saniyede şekillenmeye başlar. Bu şu memleketten, bunlar böyle insanlar, bu şu ülkeden, onları bilirim, bunlar böyle, şunlar şöyle diye kafamızda puanlar veririz.





Daha konuşmadan, tanımadan, bilmeden bir kategoriye, bir gruba ayırırız kişileri. Yanılmışsak, zamanla gerçek bilgileri kodlamaya başlarız. Ama bazen gerçeklere ulaşacak kadar vakit yoktur.





Kendi içimizde büyüttüğümüz her hatalı ve olumsuz yargı bize zarar verir. Bizi üzer, bizi endişelendirir. Bunları büyütmeden karşıdakini anlayabilmek için doğru iletişim kurma yolunda hareket etmeliyiz.





Yıllarca bir sürü acı; susan, susturulan, korkan, anlaşılamayan, dinlenilmeyen, bastırılan insanların sessiz çığlıkları nedeniyle çağlar boyu birikmiştir.





Zaman bazen sabır bazen de çözüm sunar. Değişen dünyanın getirdiği kolaylıklar, hız ve güzellikler beraberinde duyarsız, bellek zayıflığı olan yönlendirilmeye açık insanları, doğaya zarar veren bir sürü atıkları, bireyselleşme ve bencillik gibi sorunları meydana getirmiş ve farkında olmadan sürüklenen insanlar bunların çözülmesi gereken sorunlar olduğunu bile düşünmeden kendilerini akışa bırakmış haldeler.





Bu durumlar insanları yalnızlaşmaya, çözümü teknolojide aramaya, sosyal hayattan kopmaya itebilmektedir. Böylece derdini paylaşamayan, iletişim kuramayan, sosyal aktivitelerden uzaklaşan insanlar haline geliyor ve git gide hayattan zevk alamamaya, mutsuz olmaya başlıyor. Neyle mutlu olacağını bilemeyen, kendini tanıyamayan, yalnızlaşan birey zamanla depresyona açık hale geliyor.





İnsan üzgün ve karamsarken bu durumu daha da acıklı hale getiren şarkılar, resimler, videolarla o anını hüzünlerle doldurursa tabi ki bu ruh halinden çıkması çok zor olacaktır.





Bizi olumsuz etkileyen ruh halleri kısa sürmelidir. Yoksa uzun vadede aşırı yıpratıcı etkileri olacaktır. Bu ruh hallerinden en kısa zamanda kurtulmak için bir süre çaba göstermek gerekiyor.





Özellikle mutsuz eden ortamdan, nesne ve insanlardan uzaklaşmak, farklı şeylerle uğraşmak, hobilerle ya da işle vaktimizi doldurmak, hüzne inat mutlu şarkılar, filmler, videolar açmak gibi faaliyetler faydalı olacaktır.





Yani o anı farkında olarak, bilinçli bir çabayla aşmak ve hayata güzel duygularla devam etmek gerekir.





Acılara yoğunlaşmak, kötü duygulara fırsat vermek, sorunu daha da derine çekecektir. Bilinçli olarak bizi güzelliklere, olumlu yönlere sevk eden şeylere yönelmeli ve zamanı en güzel ve verimli şekilde kullanmaya gayret göstermeliyiz.





Bu hayat bir kere yaşanıyor ve herkes kendi amelinden sorumlu. En güzel şekilde değerlendirebilmek dileğiyle...


Yorumlar

Yorum Gönder