Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Farklılıklar Zenginliktir

 Yaşadığımız olayları olduğu gibi kaydetmez beynimiz. Sol beynimiz ayrıştırıp inceler, sağ taraf duygu, düşünce ve olay esnasında etrafta olanlarla anlamlı bir bütün haline getirir. Önceki bilgi ve deneyimlerle bağdaştırarak kendine göre yorumlayarak kaydeder. Herkes kendi algısı ve koşullarına göre kaydettiği için bir anıyı anlatırken aynı şekilde anlatmazlar. O yüzden kişilerin kendi bakış açılarına gerçek diyemiyoruz. Geniş bir algıyla düşünmek mümkün olsa da insanın kendinden bağımsız, gerçek bakış açısıyla bakması pek mümkün olmuyor.  Etkilendiğimiz çok fazla faktör var ve fanusta yaşamıyoruz. Sürekli alışveriş halindeyiz. Duyularımıza takılan pek çok bilgi sürekli bizi etkiliyor. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak sürekli kaydediyoruz. O yüzden benim bildiğim doğru diyerek kendi bakış açımıza çok güvenerek haklılık tartışmalarına girmemek gerekir. Duyularımız sınırlı, algımız farklı, her şeye hakim olmamız ve kontrol etmemiz mümkün değil o yüzden başkalarına da ...

İçimizdeki alem

İçimizde duyulmayı, görülmeyi bekleyen hediyeler gizli. Bazıları karanlıklarda, boşluklarda, bazıları doluluğun içinde gizli. Herkesin kendine özgü alemi var, içerideki hazineleri görmek kendine bağlıdır. Başkası bizim içimizdeki dünyaya erişemez, destek olur, yol gösterir ama kalbimizin derinliklerinin anahtarı kendimizdedir. Herkes kendi içindeki mağaralardan mesuldür.  İnsan bazen uzaklarda arıyor, uzaklaştıkça boşluğun arttığını fark etmeyebiliyor. Bir an gelip de kendine doğru yolculuğa çıkarsa işte o zaman boşlukları dolduranın yakınlık olduğunu, içindeki alemde gizli hazineler olduğunu görmeye başlıyor.  Gördüğümüz her şeye, yaşadığımız her olaya duygularımızı katarız. Sonra dönüp baktığımızda duygular yön verir nasıl tepki vereceğimize. Duygu; anı yavaşlatır, uzatır. Duygular olmasaydı hızlıca, fark etmeden geçip giderdi zaman. Durup düşünmemizi, yavaşlamamızı sağlayan duygularımız bazen bize çok ağır gelir, bazen kuş gibi hafif oluruz. Otobüsle giderken hı...

Sorunlardan uzaklaşmak için geniş bakmak

Güzel gördüğün çoğu şey bir anda olmamıştır. Geçen yıllar, farklı bakış açılarıyla dolu insanlar, üretenler, eleştirenler, bozanlar, düzeltenler ve daha pek çok faktör katkı sağlamıştır ona. Bizim açımızdan olumlu görünmeyen olaylar da katkı olabilir. İyi - kötü, doğru - yanlış diye değerlendirmeden süreci izlemek en güzeli.  Yaşarken fark etmeyebiliyor insan. Tam da sıkıntının orta yerinde kafasını kaldırıp geniş açıyla bakamayabiliyor. Ama şöyle bir geriye çekilse, uzaktan bakabilse fark edecek. Yıllar sonra bu deneyimin ona neler kazandıracağını bir bilebilse. Geçmişe bakınca olumlu, olumsuz her şeyin bize katkı olmak için heybemizde biriktiğini görüyoruz. Yolculuk boyunca aydınlanamasa da tünel. Sonuna gelince ışıklar manzarayı tüm parlaklığıyla sunuyor ve gözlerimizi kamaştırıyor. Bazen tünelden çıkmaya hazır olmadığımız için tünel uzuyor, bazen kısa olsa da bize uzun geliyor. Gözlerimiz bir anda ışığa çıkınca rahatsız olur, belki de göreceklerimize hazır hale gele...

Ne istediğini bilen insanlardan mısınız?

Çocukken neleri severdiniz? Sizi en çok ne güldürürdü? Her şeyi unutup yorulmadan yaptığınız neler vardı? Yıllar önceydi, çoğunu hatırlamakta zorlanıyorum diyebilirsiniz. Oysa bir koku, bir ses, bir görüntü kadar yakın. Onları hatırlamanın kıymetinden bahsedeceğim. Çocukken sevdiklerimiz, mutlu olduklarımız; bizim ruhumuzdan gelenlerdir. Ancak ailemiz, çevremiz bize onu yapma, o kötü, bu yanlış derken farkında olarak ya da olmayarak bizim asıl isteklerimize sınırlar koydular. Biz de isteklerimizin yanlış olduğunu düşündük. Yanlış zamanda yanlış şeyler istediğimize inandık. Kendimize yasaklar koyduk. Bunu sevmemeliyim, yememeliyim, böyle davranmamalıyım diyerek kendimizi bastırdık. Mesela büyüklerin yanında konuşma, uslu çocuk ol, dondurma her zaman yenmez, şimdi sırası değil, sen bilmezsin ben bilirim, sen sus, her gördüğünü isteme, gülme, ağlama, bağırma... gibi sözleri büyüklerimizden çokça duyduk. Peki ne oldu? İyi çocuk olmak için, sevilmek için kendimizden, ihtiyaçları...

Nasıl bakarsan öyle görürsün

Her sabah gördüğüm o manzara bugün bir başka güzel. Her gün güneş doğsa da her gün göremiyoruz onu. İçimiz kıpır kıpırken, güzel gelişmeler olunca, piknik, gezi ve manzara seyri söz konusu olunca o günün güneşi de ayrı parlıyor. Bugün camdan daha bir ayrıntılı baktım. Dünkü gördüğüm yer değilmiş gibi. Usulca seyrettim etrafta olanları. Okuldan gelen çocuk sesleri, sokaktan yükselen her bir ses, yeşil ve mavinin büyüleyici tonları bugün her zamankinden farklıydı. Ben farklıydım çünkü. Fotoğraf çeker gibi, video kaydeder gibi baktım uzun uzun. Yeni bir şehire gelmişim gibi. Yeniden baktım sıradan gördüğüm her şeye... Her şey daha bir anlamlı, daha bir uzak ve uzak olduğu kadar da yakın geldi. Çok tanıdık, bir o kadar da yabancı... Dışarıya açılan pencerem puslu olunca puslanıyor her yer. Bir söz vardı bir takvimde; penceresi kadar düşer bir eve ayın ışığı. O gün gözlerimin kalbimi yansıtmasına ve ruhumun sesini duymasına izin verdim. Hayır uzağa gitmedim. Her şey yerli yerind...

Ailede yaşanan çatışmalar çocukları nasıl etkiler?

Eşler kendi arasında problem yaşadığında gizlemeye çalışsa bile bu çocuğa yansır. Olumsuz olaylar yaşanmış ve rahatsız edici duygular varsa bunun hissedilmemesi pek mümkün değildir. Çatışmalı bir ailede yetişen çocuk kendini değersiz ve suçlu hisseder. Ebeveynleri ona bağırdığında, şiddet uyguladığında kendini suçlar, ben bir şey yapmışımdır ki bunu hak etmişimdir. Suçlu olan cezalandırılır. Ben suçluyum o yüzden cezalandırılıyorum. Ben değersizim, hiçbir şeyi doğru yapamam. Şeklinde düşüncelerle pek çok kısıtlayan inanç oluşturur. Büyüklerin onu düşündüğüne, sevdiğine ve doğru olanı yaptığına inanmak ister. Bunun için de kendini suçlu taraf ilan eder. Onları doğru kendini yanlış kabul eder.  Küçüklükte oluşan bu bilinçaltı kısıtlayan inançları kişinin hayatı boyunca ezilmesine, şiddete uğramasına, değersizlik yaşamasına neden olur. Eğer fark edip dönüştürmeyi başarırsa gidişatı değiştirebilir. Çocukken fark etmeden verilen yanlış mesajlar çocuğun tüm hayatını şekillend...

Konfor Alanından Çıkmak

Kendimizi rahat hissettiğimiz, alıştığımız, tanıdık, bildik alanın içinde kendi konforumuzu oluşturur ve ona tutunuruz. Acı çeksek bile alıştığımız acıyı terk etmek bile zor gelir. Değişiklik yapıp yeni zorluklar yaşamaktansa halihazırda olan zorluklarımızla yaşamayı seçeriz çoğu zaman. Değişime adım atmak zor gelir. Her yeni gün geçmişten getirdiğimiz anılara, tanıdık yüzlere hatta duygulara tutunuruz. Sabah uyanınca sevdiklerimizi, sevmediklerimizi, öfke ve diğer iyi ya da kötü duygularımızı hatırlayıp güne güvenle başlarız. Dünkü biz olduğumuzu kendimize hatırlatır, aynı eylemleri tekrarlayarak aynı rutinle güne devam ederiz. Bu bize aittir, konfor alanımızda güvende hissederiz. Ancak her gün aynı hayatı yaşarken, aynı duyguları hissederken ve aynı düşünceleri tekrarlarken hayatımızda bir şeylerin değişmesini beklemek hatadır. Hayaller ve hedeflerimiz için önce rutinlerimizi değiştirmemiz ve yaşamak istediğimiz hayata uygun olmamız gerekir. Nasıl bir hayat istiyorsak onun için adım ...