Yaşadığımız olayları olduğu gibi kaydetmez beynimiz. Sol beynimiz ayrıştırıp inceler, sağ taraf duygu, düşünce ve olay esnasında etrafta olanlarla anlamlı bir bütün haline getirir. Önceki bilgi ve deneyimlerle bağdaştırarak kendine göre yorumlayarak kaydeder. Herkes kendi algısı ve koşullarına göre kaydettiği için bir anıyı anlatırken aynı şekilde anlatmazlar. O yüzden kişilerin kendi bakış açılarına gerçek diyemiyoruz. Geniş bir algıyla düşünmek mümkün olsa da insanın kendinden bağımsız, gerçek bakış açısıyla bakması pek mümkün olmuyor.
Etkilendiğimiz çok fazla faktör var ve fanusta yaşamıyoruz. Sürekli alışveriş halindeyiz. Duyularımıza takılan pek çok bilgi sürekli bizi etkiliyor. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak sürekli kaydediyoruz. O yüzden benim bildiğim doğru diyerek kendi bakış açımıza çok güvenerek haklılık tartışmalarına girmemek gerekir.
Duyularımız sınırlı, algımız farklı, her şeye hakim olmamız ve kontrol etmemiz mümkün değil o yüzden başkalarına da kendini anlatma fırsatı vermeliyiz. İyi bir dinleyici olmalıyız. Farklı bakış açılarının zenginlik olduğunu unutmamalıyız. Hepimiz kendi penceremizden bakıyoruz. Penceresi kadar düşer bir eve ayın ışığı diye bir söz vardı. Biz ne kadar açık olursak o kadar alırız ve her bakış açısıyla daha bir zenginleşiriz.
Tek başımıza değiliz, insanlarla, hayatla, dünyayla bir bütünüz. Her şeyle bağlantılıyız ve her şeyden etkileniyoruz. Bütünlüğü fark ederek nefes almalı ve her an katkı olduğumuzu ve katkı aldığımızı bilerek yaşamalıyız. Hayattan bize gelen işaretleri almaya açık oldukça işaretler gelir ve hayatımız çok daha güzel olur.
Herkesin renginden bir şeyler alıp renklenmeliyiz. Ama herkes benim rengime boyanmalı, sevdiklerim benle aynı renk olmalı diye diretmeyi bırakmalıyız. O zaman dünyanın renkleri bizi daha neşeli, daha güzel, daha zengin hale getirecek. Sevgilerimle...
Yorumlar
Yorum Gönder